5 Ekim 2009 Pazartesi

Sandığımdaki SANDIK İÇİ


***Bir önceki postumda da değindiğim gibi, konu yazı Ersin Karabulut'un gözlemlerinden benim süzgecime takılanlar***

Sandıklarımızın kapaklarına zincir çekip içinden gelen anıların seslerine kulak tıkayabilmek güzel bir şeydir herhalde. Bunu yapabilen insan domates çorbasından neden nefret ettiğini ya da ne biliyim bisiklete binmeyi aslında neden sevmediğini de unutacaktır. İyi bir şey galiba bu.. En azından sandığın içine düşüp anıların esiri olmak kadar kötü olamaz.

Sandık ağzına kadar doluysa içerde dışardakinden daha yoğun bişeyler gizlenmişse, hayatın geri kalanı içerdeki anıların hiçbirinden daha güçlü olamıyo işte.

Hiç yorum yok: