4 Ocak 2010 Pazartesi

Özetsel günlük yazdım oldu

01 Ocak ; Güne harika bir kahvaltıyla başladım. Kızarmış ekmek beni neredeyse büyüledi. Bol kahkahalı kahvaltının ardından duşa girdim. Duştan sonra yürüyerek işe gittim ama hiç çalışamadım. Bir ara iş yerinde Özgür'ü ağırladım. Elinde çiçeklerle gelmiş. Bir tanesi minicik bir kaktüs. Bilgisayarın yaydığı radyasyonu almak için. Tüm geceyi neredeyse okuyarak geçirdim. Boleyn Kızı bitmek üzere. Hava 1 Ocak 'a göre oldukça sıcak.

02 Ocak ; Çalıştım. İşe giderken Hürriyet film kulübünün filmlerinden Paris seni seviyorum filmini aldım. Gün içinde bir ara Lady ile msn'den yazıştım. Vedalaşırken "Pirinç'i benim için öp" dedi. "İstersen senin için kulağını bile ısırabilirim" dedim. Sanırım ilk başta inanmadı. Sonra ikna oldu. Zaten Pirinç de ilk başta onun kulağını ısırdığıma inanmamış ve şaşkın şaşkın yüzüme bakmıştı. Onca sene kedi ile yaşayınca insan, az biraz onun gibi davranabiliyor elinde olmadan. Cumartesi akşamında önce Boleyn kızı'nı bitirdim sonra "il y a longtemps que je t'aime" filmini izledik. Avrupa Sineması. Hele bir de Fransız. Hatta oldukça fransız ama çok etkileyici. İlk 20 dakika Oğuz izlemeyi bırakmasın diye gözünün içine baktım. Gözünün içine baktım derken mecazi anlamda. Yoksa hem filmi izleyip hem de Oğuz'un gözünün içine bakmadım. Henüz iki gözüm birbirinden bağımsız çalışmıyor. Bağımsız sinema diye bir şey var ama onun konumuzla hiç alakası yok. Ben boş yere konuşuyorum. Bu arada sakız çiğnerken yürüyebiliyorum.

03 Ocak ; Soğuk havanın eve hapsettiği bir güne uyandım. Evin dağınıklığından biraz dertliydim ama kendimde toplayacak gücü de bulamadım. Bir ara darmadağın olmuş kitaplığı önce yere indirdim ve sonra yeniden yerleştirdim. Anılara da bulandım o esnada bak. Çekirdek çitleyen kadınların sokağı kirletişi, kapı ağzı sohbetleri, sesi sokaklara taşan Dünya Kupası maçlarının uygunsuz saatleri, tost ekmeği fırınının yıkılışı, bmx bisikletleri, motosiklet serüvenleri, bakkal Arif'in sattığı patlayan şekerler, ellerde çatapat yanıkları, beştaş oynamayı hiç beceremeyişim, henüz darbenin anlamını öğrenmediğim yılları anımsadım.

Hiç yorum yok: