28 Mart 2010 Pazar

5. Kitap, devetabanı ve bir pazar

Dün sabah bitirdim kitabı. Okuduğum yazarların diğer kitaplarını da okumayı sevdiğimden ama bu konuda çok da disiplin sahibi olamadığımdan yakınır dururum. Hazır yazarın hepi topu iki kitabı var, birini okumuşum, ikincisi de aradan çıksın mantığı ile hareket ettim, yalan yok. Kitap hakkında çok fazla söze gerek yok. Malum Afgan halkı ve hüzün dolu hikayeleri olan kadınları... Akıcı dili ile elimde çok fazla konaklamayan bu kitabı raflarıma uğurluyorum.

Not: Yukarıdaki fotoğrafın ışık sorunu olduğunun farkındayım ama idare et, patlayan ışığı hoş gör...

Ve işte yeni pencere önü düzenimiz. Öncesinde bu koltukların yerinde ikili koltuk vardı ki sırtımız ister istemez pencereye dönüktü. Geçen haftanın yorgunluğunun acısını bu hafta bu koltuklarda gazete okuyarak çıkardım.

Ve bahsettiğim devetabanımız. 2005 yılında girdi hayatımıza, ne yalan söyleyeyim ilk aylarda pek önemseyerek bakmadım, sanırım bitkilerle yakın temasım da yoktu o günlerde. Yeri geldi uzun süre susuz kaldı, yeri geldi yüzüne bakılmadı. Yaşama bu kadar sıkı bağlandığını ve bizi kolay kolay bırakmayacağını görünce daha mı sevdik ne. İlgimizi üzerine verdiğimiz dönem içinde saksısının ona küçük geldiğini de farkettik, çiçekçilere bakıma da götürdük. İstanbul'dan taşınırken evimizin en son eşyası olarak o veda etti ve ilk o merhaba dedi yeni evine...

Verdiği her yaprak cidden evde bir sevinç bizim için. Yapraklarının formuna, kıvrımlarına hayran olduğum başka bitkilerde var elbet ama bu devetabanı ile çok fazla vakit geçirdiğimden olsa gerek, gözüm kapalı yapraklarını çizebilirmişim gibi. Hoş çizim yeteneğim de Cin Ali çizebilme mertebesinde ama.. Bazen evin bir odasının duvarlarını devetabanı çizimleri ile doldurmak istediğim oluyor ama bu işi yenetekli biri yapsın tabi sonra yeşilin tonlarını yerleştirsin bir güzel yapraklarına... Bence güzel olurdu. Evin içinde sahicisi de olsun duvarda çizimleri de...

Onsuz bir gün geçmediği ve elbette kambersiz düğün olamayacağı için burada bu kedi...

7 yorum:

gri kent sakini dedi ki...

o nasıl bir kitap yazısının kenar köşesinden bi çello bakışısı dır anlamadım yazamıyorum bak o kadar karıştım ... hemen sağ tuş save as çello Klasörü Paste :) Pirinç te herzaman ki gibi enfes durmuş nasılda seziyor nasılda poz moduna geçiyor hemen ,evin içindeki ışıkta çok seviyor belli ,ama ışık devetabanını sevmemiş belli , hayırlı olsun dinlence ve kültür sanat köşeniz :)

Aylak Kedi dedi ki...

nasıl güzel o kedi ya.. çok kıskanıyorum çellocum.. bilesin

heidi dedi ki...

Kitabın kenarını uzun bir süre duvar yazısı olarak algıladım. Yani kitap kenarı olarak değil yazısı olan bir sokak duvarı gibi. Nasıl bir bakıştır o öyle.

Bu yeni mekan kitap okutmaz adama sırtına tatlı tatlı güneş vururken oturtmaz adamı evde bilesin.

Pirinç her gün güzelleşiyor mu nedir. Var mıdır bir iksiri formülü bizim depresif kıza da içirsek. Sıdıka'ya benzetiyorum bazen bakışlarını. Mıncıklayasım geliyor fotoğraflarını.

Bisikletli postlara yorum yazamadım. İçimde kalmasın. İmrenmenin ötesinde bir yerlerdeyim bilmenizi ister post tadındaki yorumuma son veririm.

Sevgiler.

geveze baykuş dedi ki...

hepinizi ve güzel evinizi çok özledim edirne'li kediler.

çello çalan kedi dedi ki...

Gks, ay ne bileyim nasıl bir bakıştır, çok istediğim gibi olmadı foto, ama napalım elimdeki dandirik makine ile yokluk koşullarda çekim yapıyor, zor şartlar altında çalışıyorum. bi gün kendime yeni makine alırsam söz sana bu kitabı çıkarıp daha değişik çekim yapacağım.

aylak kedi, güzel be valla.. ama senin sayfandaki yorumlarda belirttiğin gibi güzel olmayan kedi var mı zekai dahil tüm kediler güzel...

heidicim senden haber aldığım için nasıl sevinçliyim bilemezsin. sıdıka nasıl onu çok merak ediyorum, dikişleri, bacağı ne durumda. ve elbette mahir? sen konusunda meraklarla doluyuz sorma...

gevezem, dün telde de söylediğim gibi sadece geliyorum kediler demen yeterli biliyorsun. seni seviyorum len şebelek.

geveze baykuş dedi ki...

çellocuğummmmmmmmmmm :)))))))

gri kent sakini dedi ki...

ben çok beğendim anlamında öyle demiştim gerçekten çok hoş :)